Bu Blogda Ara

24 Nisan 2010 Cumartesi

Üçüncü Köprü - 2

Hatırlayacağınız üzere, önceleri yazdığım bir yazıda okulumuz Adventure Training Club etkinliği olan bir kamptan bahsetmiş ve aynı yerde inşa edilecek olan üçüncü köprüden dolayı hissettiğim rahatsızlıktan bahsetmiştim sizlere. Arasından epey bir zaman geçti kuşkusuz. Türkiye gibi atılan bir yumrukla gündemin her an değişebildiği bir ülkede üçüncü köprü de, tartışması da unutuldu gitti tabii. Ancak ben bu tartışmayı tekrardan sizlerin gündeminize taşımayı amaçlıyorum üstelik bu kez referans olarak göstereceğim bir raporu da paylaşacağım sizlerle.

Çok ses seda çıkarmadı ya geçtiğimiz haftalarda İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesince bir rapor hazırlandı. “3. Köprü ve İstanbul Ormanlarına Etkileri Raporu” adı verilen bu çalışmayla konuşulan güzergahlar ve olası zararları üzerine pek çok araştırmaya yer veriliyor.

Raporda köprü inşaatının yaratacağı çevresel etkilerden önce köprü ile beraber yerleşime açılabilecek ve olası bir toprak yağmasına kurban gidebilecek ormanların İstanbul için taşıdığı önemden bahsediliyor.Ki ülkemizde satılma kapsamına alınan orman alanlarının malum sonunu da göz önünde bulundurduğumuzda, bu alanların da imara açılacağı aşikar bir biçimde karşımızda durmaktadır.

Dile kolay, açıklanan ilk güzergahlara göre köprünün tam da üzerinden geçeceği Belgrad Ormanında 402 bitki türü, 42 tür gündüz kelebeği, 146 kuş türü ve 22 memeli türünün yaşadığı belirtiliyor. Aynı zamanda bu bölge, Türkiye ve Dünya’nın önde gelen kuş göçü alanlarından biri olma özelliğini de taşıyor hazırlanan bu rapora göre.

Köprünün sadece inşa edileceği alan üzerinden bir zarar çıkarımı yaparsak dahi, bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz. Bölgedeki hayvanları ve doğal yapıyı etkilemesi bir yana, İstanbul gibi bir metropolün en hayati ihtiyaçlarından biri olan su kaynaklarının temizliğinin ve ulaşılabilirliğinin de bu köprüyle beraber büyük bir tehlikeye atıldığını görüyoruz. Ki yakın yüzyılın en büyük probleminin su ve buna bağlı olarak çıkan savaşlar olduğunun söylenmekte olduğu bir dönemde, bu kararın günü kurtarmak adına atılan bir adım olduğu aşikardır.

7 kişilik komisyondaki tüm öğretim görevlileri bu raporun tamamen bilimsel verilerle hazırlandığını öne sürüyorlar. Hatta geçenlerde raporu hazırlayan üyelerden biri sorunun vehametine dair “Kenarları çitle çevrili otoyollar doğrudan yaban hayvanlarının yaşam alanlarını parçalayarak hayvan türlerinin kentin kuzeyindeki yayılış alanlarını sınırlayacaktır. Çok sayıda endemik bitki türü de yok olacaktır” açıklamasını yaptı.

Bu raporun her kesimden üçüncü köprüye getirilen eleştirilerden ise bir farkla ayrıldığını görebiliyoruz. Ki o da, Türkiye’de alışılan eleştirilerin aksine, bir de alternatif çözüm önerisi getiriyor olması. Hem ulaşıma aynı oranda çözüm getirebilecek, hem de çevrede oluşan zararın gerçek anlamda minimize edilebileceği bir çözüm olarak raylı boğaz geçiş sistemini öneren öğretim görevlileri, böylece bu gereksiz tartışmanın da çözüme ulaşabileceği yönünde fikir birliğine varmış görünüyorlar.

Son olarak mevcut durumdan bahsetmek gerekirse eğer, üçüncü köprü inşaatı biraz askıya alınmış gibi görünüyor. Ancak hükümetin bu inşaatı tamamlamak mevzusunda son derece kararlı olduğu da bir gerçek. Bakalım şu an bu köprüyü destekleyenler, 4-5 yıl sonrası olası bir sel felaketinde yine doğayı suçlayabilecekler mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder